Monday, October 19, 2009

DİSKO KRALI


Şimdi yazacaklarım sıklıkla yazdığım ya da ilgilendiğim konular olmamakla beraber, dün gece itibari ile Okan Bayülgen'in Disko Kralı isimli programından sonra içimdeki yazma isteğini tutamamamdan kaynaklanmaktadır.
Saat gecenin bilmemkaçı, facebookta gördüm hayko cepkin ile harika bir program müziği yapmışlar evet, fuck the system...Okan benim çocukluğumdan beri sahnede olan, fikirlerine, aksiliğine, zekasına, eğitimine ve bilgisine saygı duyduğum bir karakterdir, okuldaşımdır. İlk programları kanımca iyiyidi zamanına göre. Sonra sonra popüler kültürün büyük bir parçası oluverdi, fuck the system diyerekten, e bu da normal tabii...Eskiden gençlerimiz rock, grunge, metal gibi müzikler dinlemez iken ya da taksim bu kadar popülerleşmemişken, bu gibi insanlara öcü gözüyle bakılırdı, şimdi teknoloji çağı, herşey pop herkes alternatif...Yeni nesil pek bir asi, her manada. Nüfus da çoğaldı tabiii, yeni nesil yazarlar türedi, kolay ve basit yoldan. Bu yeni nesil fotoğrafçıların da türemesi gibi bir durum. Digital çağda Andy Warhol galip geldi, bir gün herkes ünlü olacak.
Evet hepimiz ünlüyüz, bakın ben bile yazar oluverdim adeta ahkam kesiyorum :) kaç kişi okick bunu ? önemi mi var ? hayır...Bloggerlar bile artık defilelerde en önden yer alıyorlarmış, çok da gerekli birşey sanki...Programlar canlı yayında twitter denen uyuz illetten takip ediliyormuş. Herkes her an yeni nesil cep telefonlarıyla her özelini paylaşıyor...şu anda kakamı yapıyorum ff, eski sewgilim evlendi ne yapayım, bikbik de bikbik, vıdı vıdı gibilerinden digital bir çöplük oluşturmak adına çaba sarfediyoruz adeta hepberaber...

DURUN...1 DAKİKA DA OLSA BİR DURUN ve ben ne yapıyorum diyin...
Ben sık sık yapıyorum, bunun için bu yazıyı şu anda bahçeme nazır balkonumdan, şehirden uzak bir ege kötünden yazıyorum. Fonda inek sesi var, çok uzaklarda tavuklar kuşlar...Sıcacık bir sonbahar günü...Artık uzak kaldığım bir şehir dili var, ben içinde değilim almayayım...Bazı moda ve trend konuları beni aşar, istediğim doğama özüme dönmek, hatırlamak...Ama ben de digital bir çocuğum, içindeyim olayların ama şu aleti kapatıp da bahçeye çıkıp ağaçtan meyve yemenin keyfine varabiliyorum hala çok şükür...

Neyse ne, şimdi efendim bu dün geceki program ilk izleyişimdir, bilirkişi değilim ama bir yazar çatışması oldu programda, çok sevgili Oray Eğin hakkında pek birşey bilmesem de itici mi sevilesi mi ya da önemsiz mi karar veremedim, yorum yapamam.
Köşe yazarları kendilerini çok bir şey zannediyor gibime geliyor, ben gazete okumaktan hoşlanmıyorum, taraflı ve yanlış yazılarla dolu bir şeyi okumayı istemiyorum, gerekirse kendi ilgi alanım dahilinde internetten her birşeye ulaşabiliyorum. Köşe yazarlarının bana hitab etmediğini bilmiyorum, okumamayı tercih ediyorum, sanki zorundayım...
Gurme, sanat, tasarım, bilim, doğa ve çevre gibi konularda daha alternatif bir kitleyi takip etmek bir gazeteden çok daha mantıklı geliyor bana ve herkes kendi ilgi alanını seçmekte ve bununla ilgilenmekte özgür bırakılmalıdır.
Kimse kimseyi gazete okumadığından, bir şarkıcıyı tanımadığından, türk televizyon ve köşe yazarlarını takip etmediğinden dolayı ayıplama hakkına sahip değildir.
Okan popüler kültürün bir parçası, televizyona bok atıp, televizyondan milyarlar götürüp afiyetle yiyen bir adama dönüşmüştür gözümde. Afiyet olsun.

Dip Not: Bu programda bülent ersoyla alakalı bir bölüm gösterildi, gözlerime inanamadım, bu ülkede youtube yasak ise bu programlar da yasaklanmalı...Canlı yayında bir erkek-kadın tarafından bir genç kızın göğüslerinin ellenmesi ne demek, silikon diyerekten...hadi silikon sanane be adam, sen kimsizn ki böyle bir hakkı kendinde görüyorsun, Osmantan sen nasıl bir insan evladısın ki buna izin veriyorsun...Televizyon izlemediğim ve bunları görmediğim için şanslı saydım kendimi, ülkem ne hallere düşmüş...yazık.
Okan da buna namuslu porno demez mi, bittiğin andır.

Saturday, October 17, 2009

OLD AND WISE

OLD AND WISE - ALAN PARSONS...
As far as my eyes can see
There are shadows approaching me
And to those I left behind
I wanted you to know
Youve always shared my deepest thoughts
You follow where I go
And oh when Im old and wise
Bitter words mean little to me
Autumn winds will blow right through me
And someday in the mist of time
When they asked me if I knew you
Id smile and say you were a friend of mine
And the sadness would be lifted from my eyes
Oh when Im old and wise
As far as my eyes can see
There are shadows surrounding me
And to those I leave behindI want you all to know
Youve always shared my darkest hours
Ill miss you when I go
And oh, when Im old and wise
Heavy words that tossed and blew me
Like autumn winds that will blow right through me
And someday in the mist of time
When they ask you if you knew me
Remember that you were a frined of mine
As the final curtain falls before my eyes
Oh when Im old and wise
As far as my eyes can see
Bazen anımsıyorum geçmişi...10 yıl kadar öncesini, 17 yaşındayken ben, Rita derlerken bana :) ne güzel günler geçirdim, ne kadar çok eğlendik. Kimler kimler vardı, Veli vardı taximde gidilen, okulu kırınca, içimize giydiğimiz baskılı tişortler okul kırılınca meydana çıkardı, Kadıköye geçince durağımız akmar pasajı ya da yurdakul botlarının yapıldığı mini mini dükkandı...Taxim ise kocamandı, şahaneydi, underground idi...Veli, gitanes, kemancı, hangi, deli, morg...birbirinden acaip mekan vardı...
O dönemlerde taksim punk ve grunge gençliğinin mekanıydı, tikiler basmamış, her köşe başı starbucks olmamıştı, alternatif rock ve metal barlar, sokaklarda dolaşan punklar vardı, sokaklardan birinde bitpazarı bile vardı...her çeşit batik bluz ve bonculku takılar satın alırdık...yüzükler envai çeşit icik boncuk, ucuzdu, leman kültür vardı 18 yaş sınırı vardı bir orası almazdı bizi...gezdik, çok gezdik, çok güzel müziklerdi, çok güzel insanlar ve zamanlardı.
Asmalı mescit daha kopmamıştı, ardıardına insan istilasına maruz kalmayıp, bozguna uğratılmamıştı. İzbeydi, bugün fönlü saçları ve parlak topuklu pabuçları ile salınan kız çocukları oraya girmeye korkarlardı, aileleri de salmazdı zaten.
Sakindi, huzurluydu bir bakıma ama korkutucuydu evet. Suç oranı yüksekti...
Şu anda iyi mi, evet iyi ışıl ışıl parlak parlak, ama bence şehrin bir dokusu daha yitti gitti, başımız sağolsun.
Bütün rock barlar gece klübüne, bütün binaların alt katı simit dünyasına dönüştü.
Atlas pasajının kapalı olan her metrekaresi bugün son trende hizmet eden dükkanlar silsilesi, kalabalık cabası
Nüfus arttı evet, yeni gençlik deliler gibi yetişti büyüdü yetişti evet, ama şehrin dokusunu kaybetmesi demek vahim bir durum kanımca.
Kaçınız istiklalde yürürken binaların hikayesini dinlemek için duruyor?
kaçınız kocaman mangonun yerindeki vakko binasını özlüyor?
kaçınız araba ile istiklal caddesinden geçme şansına erişti?
kaçınız starbucks simit sarayı ve ceptelefonu olmadan gezme özgürlüğüne erişti?

Thursday, October 15, 2009

Yolculuk

Yakında yollara koyulacağız. Özledim mi ? özledim. Yorucu mu ? evet. Güzel mi ? Çok...
Kendimi bildimbileli, ben, gezmek istedim, yoları sevdim, tren, otobüs, uçak...daha becerikli olup motor da kullanmayı isterdim şimdilik o meziyet kocama ait...
İlk durak, dalyandan istanbula, malum airarabia sabiha gökçenden kalkacak.
henüz dalaman-hindistan seferi göremedik, umarım o da olur bir gün
Neden olmasın ?
Burası güzel ama pek sakin bazen, boş gibi, var gibi yok gibi
tül gibi, hayal gibi...
Kışı güzel, serin, yazı çok sıcak
Bakmak lazım eve, bahçeye bakmak lazım, şehirde unutmuşum yaradılışımı, topraktan anlamaz olmuşum, ne acı...
olsun öğreniyorum
Gezince çok, bakarsan bağ bakmazsan dağ olur yaşanıyor
zamanla o da olur :)
2 gün sonra istikamet bodrum :)


Sevgili Dünya...


Evvett 270909 itibari ile evli barklı bir insanım artık :) Bundan böyle diğer yemek ve hindistan anılarımızın yer aldığı blogları da güncelleyerek, yeni bir blog sayfası açıyorum, ismi önceden alınmış, bolbol duran bir blogdu bu...denizkumgüneş, hayatımın manası, yaşama sebebim dünyanın nadide 3 parçası, şehir insanlarının unuttuğu kavram. Ben kim miyim, ben benim :) şu sıralar kafamı kurcalıyorum bu soruyla genelde yaptığım gibi.
Rahatım
Meraklıyım
İstekliyim
Sabırsızım
Gezentiyim :)
Yakında hindistana gidiyoruz yeniden, bu sefer karı-koca olarak, pek keyifli. Geçen yıl yapılan turistik gezimiz bu sene bir deneme ile tekrarlanacak.
Detayları buradan vereceğim
Soon,
her zaman yeni başlangıçlar için bir adım atmak gerekir, risk almak ve uygulamaya koymak.
Seviyorum
seviyorum
ben :)

Tuesday, February 5, 2008